Fransa’da isyan ve beraberinde gelen şiddet geleneksel olsa da bu sadece beyaz Fransızlara ait imtiyaz olarak kabul görür. Son olarak Fransa doğumlu Fransız vatandaşı olduğu halde ,Cezayirli genleri taşıyan 17 yaşındaki Nahel adlı bir gencin polis tarafından öldürülmesini bahane ederek sokağa dökülen gençlerin ( Yaşları 14-18 arsında değişiyor) başlattığı iddia edilen 2023 Paris isyanı bu imtiyazın sadece “Beyaz Fransızlara” ait olduğunu bir kez daha gösterdi.
Fransızlar için iki şey önemlidir : “Ben ve Bu gün” Fransızlar için genellikle Ülke çıkarı veya yarın oluşacak sorunlar bir değer taşımaz. Emeklik yaşı yükseltilmezse 10 yıl içinde sosyal devletin iflas edeceği ve devletin emekli veya memur maaşlarını ödeyemeyecek hale gelecek olacak olması Sarı yelekliler için sorun değildi on binlerce insan emeklilik yaşının yükseltime sini protesto için aylarca Fransa’yı yakıp yıktı basının ve devletin tepkisi “Demokratik hak kullanımı” gibi açıklamalarla Ülkede yerleşik demokrasiyi övmek oldu.
Oyasa bugün 17 Yaşında bir gencin polis tarafından vurularak öldürülmesini Protesto ettiğini söyleyerek gösteri yapanlar için kullanılan tabirler “Vandallar” “Cumhuriyetin değerlerine saldırı” “Düşman” “Vahşi köpekler” oldu. Tıpkı Sarı yelekliler gösterilerinde olduğu gibi, yağma ve vandallık vardı ama bu sefer fark “Fransa doğumlu ve Fransa vatandaşı Göçmenlerin” ne kadar ahlaksız ve nefret dolu varlıklar oldukları oldu.
Basın olayları öyle aldı ki olayların bahanesi olan Nahel’in zevk için polis tarafından vurularak öldürülmesi tamamen unutuldu.
Fransa devleti kendisi dışında bir anarşi ile karşılaşınca gerçek yüzünü ve ne kadar sert acımasız olduğunu gösterdi, Daha önce Lise ayaklanmalarında kimsenin gündeme getirmediği Reşit olmayan çocukların suçlarından ailelerini sorumlu tutma ve çocuklara el koyarak aileye ağır para ve hapis cezaları verilebileceği bakan tarafından açıklandı.
İsyancılar kim:
Dünya basınında sıkça göçmen dense de olaylara karışan gençler Fransa doğumlu Fransa vatandaşı ve çoğu 2-3 kuşatır bu ülkede yani göçmen veya mülteci değil Fransız.
Diğer bir yanlış bilgi ise olayların tamamen “Beyaz olmayan Fransızlar” olduğu ki bu bilgide yanlış zira, Olayları yönlendirilmesi Kara Blok olarak bilinen Almanya’da ortaya çıkan ve Fransa’da örgütlenen grup tarafından yapılıyor olduğu. Grup üyeleri kimlik olarak gizli olsa da sadece “Beyaz Fransızlardan veya Beyaz Avrupalılardan” üye kabul ettikleri biliniyor.
Fransız yetkililer 3-4 kuşak göçmen çocuklarının bile Fransızca konuşmadığını iddia etse de Sivil toplum örgütleri ve ülkeyi tanıyanlar bunu tamamen hayal ve ön yargı olduğunu yeni nesillerin genelde Fransızca dışında dil bilmediklerini söylüyor, Fransa’ya gelen göçmenlerin büyük çoğunluğunu Fransa sömürgelerinden olması ise dil sorunu olmasını engelliyor zira Fransa sömürgelerinde Fransızca ana dilden baskındır.
Sorunun arka planı:
Fransa diğer batılı ülkelerle sömürgecilik yarışına katıldığında İlkel toplumlara medeniyet götürmek ve tanrının verdiği doğal hak ile diğer milletleri Asil beyazlara hizmetçi yapmak dışında bir düşüncesi yoktu.
Beyaz Avrupalı dışında tüm halklar genetik olarak geri ve ilkeldi. Ancak zamanla işlerin değişti ve tersine döndü. Özellikle bağımsızlık savaşları ile kaybedilen Cezayir gibi sömürgelerden gelen iş birlikçiler ile başlayan göç dalgası, sömürülen ülkelerinde ekonomik sorunlardan kaçan halkın Sömürgeci ülkeye ucuz iş gücü olarak gelmesi ile sorunlar görünü olmaya başladı.
İlk zamanlar en azından Fransa ve Fransızlar için sorun yoktu zaten açlık sınırının altında yaşayan insanlar açlık sınırında yaşamayı dert etmiyordu ve kimi para kazanıp geri dönme kime geldiği ülkede başarılı olup kalmayı planlıyordu.
Ancak göçmenlerin anlamadığı bir sorun vardı: Özelde Fransa genelde Avrupa’da var olan gizli/açık Irkçılık sorunu. Ama Irkçılık gibi ilkel duydular geldikleri topraklara ait bir sorundu ve medeni dünyada yeri yoktu.
Fransa için ise “tanrının hatası” olan bu varlıklar hastalık taşıyan, temel ahlak değerlerinden yoksun, tembel, asalak bir güruhtu ve temiz toplumdan soyutlanması gerekiyordu.
Sosyal ve yarı sosyalist bir devlet olan Fransa gömenler için 1960lı yıllardan itibaren şehir merkezine nispeten uzak tek tip apartmanlardan oluşturulan mahalleler oluşturuldu elbette bu yaşam alanları kısa sürede gettoya dönüştü. Hemen ardından gelen işsizlik bahanesi ve yeni ülkeye duyulan hayal kırıklığı ve öfke kısa sürede “suç hakkımdır” mantığına dönüştü ve uyuşturucu, haraç alma, fuhuş gibi suç konularında uzmanlaştı.
İşsizlik Çeteleri doğururken çete sorunları da eğitim ve iş sorunları doğurdu. Fransız devletinin soruna umursamaz yaklaşımı ise sorunu hızla büyüttü, Ger kalmış mahallerde ekmek eğitimden önce gelir mantığı ile pek eğitim isteği olmadığı gibi bir şekilde eğitim alanlar içinde çoğunluk en fazla teknisyenlik seviyesinde kaldı.
Zaman zaman patlak veren ayaklanma gibi sorunlar için hükümetler milyarlarca dolarlık çözüm paketleri hazırlasalar da bu bütçeler danışman şirketlerin kasasına doldurmaktan başka bir işe yaramadı.
Günümüzde sorun artık göçmen değil “Fakir Fransız” sorunu olmuş durumda. Artık gençler önceki kuşaklar gibi çok çalışıp az kazanmaya razı değil. Onlarda renkleri farklı olsa da kendilerini göçmen veya yabancı değil Fransız olarak görüyor ve her genç Fransız gibi çalışmadan sömürülerden gelen gelirden pay istiyor.
Dünya ve Türkiye basınında öfkeli masum gençlerin patlaması gibi gösterilmeye çalışan isyanlar ise aslında : “Sömürüldük fakir kaldık bu yüzden Dünya bize borçlu” inancındaki Siyah Fransızlar “Biz sömürdük sömürü ganimetini neden paylaşalım” diyen Beyaz Fransızlar arasındaki savaş ve bu savaş bu kafa yapısı ile yakın zamanda bitecek görünmüyor.